Ekonomik Yanılgılar ve Değerlendirmelerim

05.05.2014 16:24

 

İlk yazımı biraz daha ilgi duyduğum ve haşır neşir olduğum ekonomi üzerine yazmak istedim. Bu yazıda "sağlam bir ekonomimiz var" , 

"kırılgan değiliz" , "2023'te ilk 10 ekonomi arasına gireceğiz" söylemlerinin aslında çok uçuk olduğunu dilim döndüğünce terimsel ifadeleri de açıklayarak anlatmaya çalışacağım. 

   Öncelikle bu yazımda ve bundan sonraki ekonomi yazılarımda sıkça dile getireceğim "büyüme"yi açıklayarak başlayayım. Ekonomik büyüme bir iktisatta zaman içinde mal ve hizmet üretimi miktarında artış olmasıdır. Yani bir ülkenin ekonomik büyümesi, ülke fert  başına Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının sürekli olarak artması anlamına gelmektedir.  GSYİH ise ülke içindeki hane halkı tüketiminin,  özel ve devlet yatırımlarının, cari fark ile toplanmasıyla bulunur ( Y=C+I+G+NX(EX-IM)). 

Aşağıdaki tabloda Türkiye'nin 10'ar yıllık bazdaki büyüme oranları verilmiştir.  2003 2012 oratlaması 4.3 iken 2013 4.4 2014 ise  %4 olarak beklenmektedir. Yani son 12 yıldaki büyümemiz ortalama düzeyindedir. Goygoya gerek yoktur daha doğrusu goygoyluk  bir tarafı da yoktur. 1990'da hemen hemen bizle aynı olan G.Kore şu an 29 sıradayken biz 63.sırada isek( Kişi başına düşen gelir)  bunu dillendirmenin bile gereksiz olduğu görülür. Bu tabloya dair "iyi ama 2008'de küresel kriz vardı, muhtıra krizi oldu" laflarını  söylenebilir doğrudur. Fakat ortalamaya bakacak olursak ki tarihimizde 2 darbe 1 postmodern darbe 1 muhtıra krizi ve 2.dünya  savaşı yaşanmış buna rağmen ortalama son 12 yıldakinin neredeyse yukarısında. 

Bu aşamada şişirlen büyüme olgusunun aslında gerçek değil lakin orta düzeyde olduğu söylenebilir.  Aslında, Türkiye’deki yüksek büyüme algısının sebebi  AKP döneminde ekonomi KOBI'ler kayması nedeniyle ortaya çıkan gelir dağılımıdır  . Bir benzetme yapmak gerekirse, parasını banka hesabında tutan bir babanın bir gün parasının bir kısımını çocukları ile paylaşması buna en iyi örnektir. Baba gerekli açıklamayı yapmazsa çocuklar babalarının gelirinin artığını düşünürler ve gerçekte servetlerinin azaldığını anlamazlar.

İkinci olarak peki 2023 yılında ( kaldı 9 sene) ilk 10 ekonomi arasına girebilir miyiz? Şu an 17.sıradayız. Eğer bu 9 yıl içerisinde ;

“1) Bundan sonra her sene yüzde 7 büyürsek

2) İtalya her sene en fazla yüzde 2 büyürse

3) Bu arada Endonezya, İspanya, Kanada, Kore ve Meksika hiç büyümezse, Türkiye ilk 10’a kesin gireriz. (Sarı, 2013) “  Şaka bir yana söylemler 

sadece iç siyasete yönelik ve maalesef gerçek dışıdır. Babacan'ın 2007-2018 kümülatif olarak %48 büyüme bekliyoruz tabirine bakacak olursak eğer ortalama 2007 2018 yılları arasında %3.38lik  büyüme bekliyoruz

 demektir. Bu şartlarda büyür isek bırakın ilk 10'u ilk 20'de kalırsak bile çok iyidir. 

Şimdi ise ekonomimizin kırılgan olduğunu CDS'lerle gösterelim. Peki bu CDS nedir.? "CDS, bir kişi ya da kuruluşun,    kredi sahibinin

 karşılaşabileceği alacağın ödenmemesi riskini belirli bir bedel karşılığında üstlenmeyi kabul etmesinin bedelidir.Bir ülkenin ya da şirketin CDS 

primi ne kadar yüksekse borçlanma maliyeti de o kadar yüksek demektir. Çünkü bu prim ister istemez faize yansımaktadır. "   (Eğilmez, 2014).  

   FED kararından tüm ülkeler gibi Türkiye de etkilendiği tablodan belli. Ek olarak 17 aralık ve gezi olayları süresince  "kırılgan bir ekonomimiz" 

olduğu için bizler çok daha fazla etkilendik. Kırılgan değil sağlam olsa idi bu tablo bu kadar uçuk olmazdı. 

Bir de faiz indirimi ile ilgili değerlendirmem olacak. Peki neden biz faizi indirelim neden yararlı? Bu değerlendirmeyi yaparken  Moody'sin ve Fitch'in kararını baz aldım. MB bunu uygularsa ki uygulamamalı şu an için, faiz indirimi gerçekleştiği anda kur fırlar . Dolar ve Euro eski yerlerine ulaşır

. Faiz indiriminin yatırıma teşvik edeceğinden söz edildi. Teoride doğrudur. Eğer tüm dünya faiz indirimi sağlarsa bu  gerçekleşir lakin kredi noyu

 AA- ya da BB+ olan ülkelere. Fitch'in son derecelendirme raporuna göre notumuz BB- de durağan halde kalmıştır yani  Yatırım yapılamaz 

spekülatif olarak teyit edilmiştir. Böyle bir ortamda yatırımcı döviz alarak yurdu terk eder. Düşünüldüğünün aksine   yatırımcıyı teşvik etmez.

1- Artık yatırım yapmak cidden riskli bu ülkede diyor Moody's. Başbakanın faizleri aşağı çekin talimatıyla beraber  yabancı yatırımcı kaçacaktır.
2- Yerli yatırımcı bu kadar kolay kaçamayacaktır fakat büyümesi yabancı sermayeye bağlı olan bir ülke olduğumuz için  bunun büyüük bi önemi

yoktur
3- Faizler enflasyon seviyesinin altına inemez o yüzden MB'nın artık faizle dövize müdehale şansı nedereyse artık yoktur.
4- 17 aralıktan sonra MB'nin piyasaya döviz arzı yapmasının döviz üzerine büyük bir etki yapmadığını da gördük, bu  seçenek de zayıfladı 

5- Eğer her şeye rağmen biz faiz indirelim diyorsak, 94 krizine benzer bir durumla karşılaşabiliriz tedbirli olmakta fayda var

(Not: CDS tablosu Mahfi Eğilmez'in sitesinden alınmıştır.)

(Not:Görüşlerinden ve yazılarından esinlendiğim sevgili hocam Ramazan Sarı'ya teşekkür ederim.)

 

 

 

 

 

Geri

İletişim

Burak KALE
https://twitter.com/keyifadamiyik

© 2014 Tüm Hakları Saklıdır.

Ücretsiz web sitesi oluşturun!Webnode